Nisanı Beklerken
Körebe
Bölüm1
Gökhan, 15 yaşında sarı ve kıvırcık saçlı, buğday tenli, yeşil gözlü, zayıf ve oldukça yakışıklı bir delikanlıdır. Saçlarının kıvırcık olması sebebi ile arkadaşları arasında kendisine daha çok “kıvırcık” denilmektedir. Annesi ona adıyla ancak babası genelde kıvırcık takma adı ile seslenmektedir. Sakin ve sessiz tavırları sebebi ile bu lakaplara kızmamakta hatta onlarla beraber gülüp eğlenmektedir. Lise 1’e giden Gökhan’ın okuldaki Türkçe ve sosyal dersleri çok iyi gitmekte ama matematik dersi maalesef istediği gibi gitmemektedir. Bu derste gördüğü konular nedense kafasına yer etmemekte ısrarlıdır. Özel ders almasına, hatta arkadaşları ile beraber çalışmasına rağmen bu derste bir ilerleyememe hali söz konusudur.
Gökhan, arkadaşları arasında çok sevilen, hatta kızlar tarafından da efendiliği sebebi ile oldukça beğenilen popüler bir öğrencidir. Futbola olan ilgisi sebebi ve okulun futbol kulübünde olması sebebi ile de okulda ve çevresinde bilinirliği oldukça fazladır. Gökhan’ın arkadaşları arasında sevilen bir diğer özelliği ise hazır cevap ve komik olmasıdır. Genelde insanlar üzerinde pozitif bir etki bırakmakta olan Gökhan, herkes tarafından bir başka sevilmektedir. Okuldaki kızlar arasındaki popülerliğine okulun en havalı kızı olan Sibel ile olan yakın arkadaşlıkları damga vurmuştu. Ta ki Sibel okuldan başka bir çocuk ile görüşmeye başlayınca Gökhan da bu arkadaşlığa son verip, futbola ve derslerine yönelmesi gerektiğine karar vermişti.
Yine böyle bir okul sabahında Gökhan, yataktan annesinin kendisine ikinci kez seslenmesi ile zar zor uyandı. Yatağında bir o yana bir bu yana dönen Gökhan, annesine daha fazla eziyet etmemek için kendisini yataktan aşağıya bıraktı. Yataktan kalkmaya çalışırken ayağı, akşamdan ortada bıraktığı futbol topuna takıldı. Konu futbol ve top olunca Gökhan’ın sinirlenmesi hatta kızması mümkün değildi. Hemen topunu aldı ve baş köşeye dolabın üzerine koydu. Hafta sonu maçları vardı. Çok iyi hazırlanması gerekiyordu. Bu maç okullar arası turnuvaya hangi takımın gideceğini belirleyecekti. O yüzden önemli idi. Antrenmanlarını tam yapmalı idi. Bunları düşünürken annesinin hazırladığı güzelim kahvaltının kokuları burnuna kadar gelmişti. Acele ederek hemen banyoya geçti ve işlerini bitirip annesinin yanına geldi. Sabahları en sevdiği şey annesi ile sabah kahvaltısında sohbet etmekti. Babası o saate kadar çoktan kahvaltısını yapmış ve evden ayrılmış oluyordu. Bu yüzden de ana oğul masada sohbete koyuluyorlardı. Gökhan masaya yaklaştığında içinden “Masada yok yok, bir kuş sütü, bir de bıldırcın yumurtası eksik” diye düşünerek gülümsedi. Tam o sırada annesi;
- Neden gülüyorsun yavrum komik mi olmuş soframız?
- Yok anneciğim sana gülmüyorum aklıma bir şey geldi ona gülüyorum.
- Bilelim de ona göre kahvaltımıza ciddiyet katalım. Bugün hangi derslerin var acaba canım?
- Matematik var anne, ne diyorsun bu duruma yine zor geçecek di mi? Öğretmen beni tahtaya kaldırmasa bari...
- Olsun evladım yaparsın. Biraz daha gayret göstersen hepsi olacak zaten.
- Ama anne o rakamlardan hiçbir şey anlamıyorum.
- O rakamlar olmasa o şekilde düşünme tekniği öğrenmiş olmazsınız ki. Şu an belki anlamakta zorlanıyorsun ama büyüdüğünde daha da iyi anlayacaksın evladım.
- Öyle olsun anne… Ama bil ki çok zor geliyor. Okuldaki arkadaşlarımın da yardımları yeterli gelmiyor. Hele o aldığım özel dersler bana hala sınavlarda 5 almama bile yardım edemedi. Ne yapacağımı bilmiyorum?
- Alışacaksın canım benim, alışacaksın. Her şey edebiyat ve futbol topundan ibaret değil biliyorsun.
- Ya anne öyle deme. Öyle olsaydı ne güzel olurdu. Ben onlarla çok mutluyum. Kitaplarım ve topum ile ilgilensem başka ne isterim ki?
- Ama işte hayat hep istediklerimizden oluşmuyor di mi evladım? Ali nasıl bu arada neler yapıyor?
- İyi, nasıl olsun. O da çok çalışıyor ayrıca mahallelerinden bir kıza aşık olmuş.
- Bak sen, kimmiş o kız?
- Adı Zehra ama daha açılamadı bizimki.
- Sen yardım edersin artık Ali’ye bir şekilde.
- Tabi yardım ederim ama Ali yardım istemez ki...
- Olsun evladım, sen teklif et arkadaşına yardımcı ol. O sana Sibel ile olan dönemde çok yardım etmişti hatırlasana.
- Evet anne haklısın, çok yardım etmişti. Unutmuşum birden.
- Arkadaşların iyilikleri unutulmaz ve karşılıksız bırakılmaz. Bunu hiç ama hiç unutma.
- Sağol annem… Sen neler yapacaksın bugün? Nurgül Teyzem gelecek mi?
- Evet canım Nurgül Teyzen gelecek onunla alışverişe gideceğiz, akşama da yemek hazırlıkları falan tüm günümüz dolacak yani. Akşama yemekte Nurgül Teyzen ve Gül de olacak sakın okuldan sonra çok oyalanma olur mu canım?
- Tamam anne gecikmem merak etme. Aaaa! Saate bak geç kalıyorum, gitmem lazım anne…
- Tamam Gökhan’cığım hadi geç kalma sen hemen okula... Ali'ye de benden selam söylemeyi unutma anlamışsındır bu selamın neden olduğunu.
- Anladım anne anladım.
Dedi ve annesinin saçından öpüp sımsıkı sarıldı. Oğlu ile gurur duyduğu her halinden belli bir halde oğluna bakarken buldu kendini. Bu sırada Gökhan çantasını sırtına takmış ve kapıya doğru ilerlemişti. Evin kapısını o heyecanla hızlıca çarparak kapatan Gökhan‘ın arkasından baktı ve gülümsedi. Merdivenleri koşarak inen Gökhan apartman içinde anlamadığı bir telaşla karşılaştı. Ne olduğunu anlamadan merdivenlerde dağınık halde duran eşyaları ve taşıma şirketinde çalıştığı belli olan adamları görünce olayın bir taşınma olduğunu anladı. Alt katlarına nihayet birileri taşınmakta idi. Buna en çok annesi sevinecekti. Çünkü komşusuz kaldığını her fırsatta yenileyen annesi birilerinin gelmesini çok istiyor idi. Sonunda annesinin duası kabul olmuş, huysuz ev sahibi sonunda bu daireyi birilerine kiralamaya razı olmuştu. Eşyalara takılmadan kendisini binanın dışına zar zor attı. Bu telaşlı hali ile okula geç kaldığının bile farkına varmamıştı.
Okula geldiğinde herkes sıraya girmişti bile. Gözleri Ali’yi aradı ve sonunda onu bulunca hızlıca onun yanına geçti. Ali yakın arkadaşına bir şekilde yer tutmuştu.
- Gökhan, gel yer var burada...
- Tamam geldim Ali. Şu hale bak nasıl da geç kalmışım sıranın sonuna bile giremedik.
Sıraya girip İstiklal Marşı’nı okumaya başladılar. İstiklal Marşı bitip sınıflara girmeye başlarken kızlar yine her zamanki gibi Gökhan ile şakalaşmaya ve ilgilerini göstermeye çalışmakta idiler. Gökhan okulda beğenilen bir tip olmasına ve rahat olmasına rağmen yine de utanmasına engel olamamaktaydı. Zaten yakın dönemde Sibel’den ayrılmıştı aklı halen Sibel’de iken başka kimse ile konuşmak da istemiyordu. Kızlara pas vermeden yerine geçen Gökhan’ın yanına Ali geldi ve hemen sohbete başladılar.
- Oğlum biliyor musun Sibel seni sormuş.
- Kime?
- Kime olacak Ayşegül’e tabi ki.. Ayşegül de gelip bana söyledi dün.
- Ya boşver artık Sibel ile aramızda bir şey olmaz. Ayrıldık biz onunla devam edecek bir konumuz kalmadı zaten…
- Öyle deme demek ki hala unutamamış seni, Ayşegül bunu da söyledi..
- İnanmıyorum ki böyle olduğuna. Böyle olsaydı bu şekilde beni bırakıp başkaları ile samimi olmazdı. Sinan’la olan yakın arkadaşlığını unutamıyorum… Sormasın artık beni kimselere!
- Öyle deme çok yakışıyordunuz ama.
- O zaman yakışıyorduk bak şimdi Sinan'a daha çok yakışıyor Sibel Hanım… Kapatalım artık bu konuyu Ali, sıkıldım valla… Senden haber yok mu? Gördün mü Zehra’yı?
- Gördüm ama yine konuşamadım yanında annesi vardı çarşıya gidiyorlardı. Yine her zamanki gibi çok güzeldi. O gözleri o saçları... Allahım deli oluyorum ben o kıza. Kızın ise benden haberi bile yok.
- Biraz ilgilensene oğlum sen de kızla. Kendini fark ettir bir şekilde.
- Nasıl göstereyim oğlum? Aynı okulda değiliz ki, sabahları da aynı servis saatlerinde çıkmıyoruz, o yüzden hiç ortak bir şeyimiz yok maalesef.
- Sende haklısın. Ama muhakkak bir yol vardır. O yolu bulacağız. Elbette Zehra sana aşık olacak kaçarı yok senden yakışıklısını ve akıllısını mı bulacak Ali Koçum?
- Dillere destan Ali İle Zehra aşkı diyorsun yani.
- Aynen öyle diyorum… Aklıma da bir yol geliyor acaba sen kabul eder misin?
- Neymiş o?
- Zehra’ya mail yazalım.
- Nasıl ya ben annemin alışveriş listesini bile güzel yazamıyorum sen mail yazmaktan bahsediyorsun.
- Ben yazarım oğlum senin adına, ne dersin?
- Oğlum sen var ya gerçek bir dostsun haa... Hay yaşa be! Ya iyi de mail adresini nasıl bulacağız? Var mıdır ki mail adresi?
- Vardır tabi oğlum. Bu zamanda kimin mail adresi yok? Neredeyse anneannemin bile var. Artık sen bulacaksın onu da. Maili yazmak benden diğer işler senden kanka.
- Tamam kanka anlaştık ben bulacağım. Merak etme, o iş bende.
- Göreceğiz, bakalım gerçekten Zehra’yı ne kadar seviyorsun…
Buna sevinen Ali ile Gökhan birbirlerine sarıldıkları sırada öğretmen derse girdi ve sarılmaları o dakika sonlanmak durumunda kaldı. O halde bile Ali’nin yüzünde güller açmakta idi, Gökhan bu halini görünce arkadaşı için doğru bir şey yaptığına karar verdi. O gün okul başka bir eğlenceli geçmişti, neler yazacaklarını düşünerek ve planlayarak tüm günü geçirdiler.
Birinci Bölümün Sonu