Nisanı Beklerken
Körebe
Bölüm 6
Gökhan’ların evinde bu olaylar yaşanırken yeni komşuları Metin’ler de ise bir bayram havası vardır. Metin Eda’ya o gün okulda olanları anlatmaya başlamıştı. Eda da abisinin okula ilk günden alışmasına sevinmişti. Anneleri ise çocuklarının mutlu olmasına ayrıca sevinmekteydi. Kapıda Gökhan’ın annesi Betül Hanım ile de tanışınca Gökhan’ın nasıl iyi bir çocuk olduğunu daha da iyi anlaşmıştı. Oğlunun iyi arkadaşlar edinmesine içten içe mutlu olmuştu. Sonuçta Metin görme engeli yüzünden oldukça hassas ve duygusaldı. Yanlış arkadaşlıklar kurmasını hiç istemezdi. Eda için ise daha az endişelenmekteydi. Sonuçta Eda kendi arkadaşlarını seçerken daha dikkatli olabilmekteydi. Okuldan gelen çocuklara börek ve çay hazırlarken içeriye seslendi;
- Eda, Metin, çocuklar, gelin size çay ve börek hazırladım.
- Nee börek mi? yoksa ıspanaklı mı?
- Hemen geliyoruz anne.
- Tabi ki ıspanaklı, benim kızım sever de ben yapmaz mıyım?
- Annelerin bir tanesisin sen…
- Şımartmayın anneyi, gelin hemen başlayalım, soğumadan.
- Anne Gökhan’ın annesi ne tatlı bir kadındı di mi? şimdi Eda’ya bugünü anlatıyordum. O da merak etti. Gökhan’ı sabah çıkarken görmüştü ama annesini görmemişti.
- Evet evladım, Betül Hanım çok hoş bir hanım. Kültürlü ve okumuş bir kadın, bizim gibi cahil değil.
- Anne, deme öyle sende okudun, hem de ortaokula kadar. Babamla evlenmesen belki liseyi de okurdun.
- Tabi okurdum Metin, çok severdim okulu, dersleri, arkadaşlarımı. Ama ne yaparsın bizim zamanımızda kızları genç yaşta evlendiriyorlardı. Deden de benim babanızla erkenden evlenmemi istedi. Biz de karşı gelemedik tabi. Erkenden evlenince okul hayatı da yarım kaldı. Yoksa bende liseyi de okumak isterdim.
- Olsun anne sen liseyi okumasan da çok akıllı ve kültürlü bir annesin. Seninle her şeyi ne güzel konuşuyoruz, her bilmediğimiz şeyi senden öğreniyoruz. Bize hayatı senden başka kim öğretebilir ki?
- Sen ne akıllı bir çocuksun Metin, ne güzel konuşuyorsun. Evlatlarım benim iyi ki benim çocuklarımsınız, çok şanslıyım, diyerek iki kolunu açarak çocuklarına sarıldı. Eda duygusal konuşmalara hiç dayanamazdı. Hemen gözleri doldu. Masadaki sessizlik sona erdiğinde nerede ise çayları soğumuştu. Eda hemen;
- Eee iyi oldu bakın çayları da soğuttuk, hep abim yüzünden oluyor, açıyor eski günleri hatıraları, ağlayıp ağlayıp duruyoruz.
- Hadi oradan.
- Öyle tabi yalan mı?
- Anne ne diyor bu kızın ben mi açıyorum eskileri?
- Yok evladım, niye sen açasın, denk geliyor sadece. Sende abine yüklenme Eda. Ne güzel sohbet ediyoruz işte.
- Yalnız sıkıldım ben. Başka şeylerden de konuşalım lütfen. Mesela Gökhan’ı anlatsana.
- Gökhan yaa… adamım benim… bir günde adamım yaptım ama ne bileyim kendisini sevdim. Çok doğal bir hali var. Okulun futbol kolunda anladığım kadarı ile bir de yakışıklı biri, o yüzden okulda çok popüler. Beni bu akşam sırf antremanları var diye eve kadar getiremedi, yoğun yani. Maçları varmış yakın tarihte antreman kaçırmaması gerekiyormuş. Bir de yakın arkadaşı var Ali, ancak onu tam çözemedim. Sanırım benden çekindi biraz. Bayağı uzak durdu, Gökhan ile aynı takımda oynuyorlarmış. O yüzden sürekli Gökhan ile birlikte. Okulun en havalı tipleri diye anlıyorum. Ama ders konusunda nasıllar onu bilmem ancak tabi bu hava onlara yetiyor da artıyor bile.
- Sen bayağı sevmişsin bu Gökhan’ı abi.
- Sevdim valla. Bana bir zararı yok, kibar da bir çocuk. Ali’yi çözemedim onu da daha sonra anlarız.
- Aman aman Gökhan ile arkadaş olman şimdilik sana yeter oğlum, sonra diğer insanlar ile arkadaş olursun.
- Doğru diyor annem, bizi ne zaman tanıştıracaksın bakalım kıvırcık Gökhan ile?
- Aaa kıvırcık mı Gökhan, kız nelere de dikkat ediyorsun, yoksa sen beğendin mi Gökhan’ı?
- Ne alakası var, sadece sabah hızlıca çıkarken görmüştüm, oradan aklımda kalmış saçları.
- Haa yok yani beğendiysen yapalım aranızı diye dedim, diyerek uzanıp Eda’nın elini sıkıp güldü.
- Çok komiksin abi, diyerek durumu toparlamaya çalıştı Eda. Aslında abisi bir bakıma doğru söylüyordu, Gökhan’ı merdivenlerde gördüğü o ilk anda beğenmişti. Tabi bunun imkansız olduğunun farkındaydı ama yine de bir umut işte diye düşündü.
Altıncı Bölümün Sonu