top of page
  • Black Instagram Icon

Nisanı Beklerken 

Bölüm 7

Mustafa kahvaltı sofrasında Ayşe’yi görünce yaşadığı şaşkınlığı halen üzerinden atamamıştı. Ayşe de çok ciddi idi. Şükran her zaman ki sinirli hali ile bir Mustafa’ya bir Ayşe’ye bakıyordu. Ne yapacağını bilmez halde ayak ayak üstüne atmış bir ayağını sallıyordu.

- Mustafa Abi ben dün akşam çok düşündüm.

- Neyi?

- Bu Hüseyin’in Metin abisi ile çalışma işini. Acaba Metin’e zor mu gelecek bu iş konuları o yüzden istersen bu işe hiç girişmeyelim. Hem Hüseyin o kadar işin üstesinden de gelemeyebilir, Metin Abisini de zor duruma sokmasın.

- Ne alakası var?

- Ne bilim aklıma geldi birden. O yüzden Metin abisi ile çalışmak yerine acaba ben mi işe girsem diye düşünüyorum?

Dediğinde Şükran ağzındaki çayı püskürttü. Her yer çay olmuştu. Mustafa da Ayşe de çok şaşırdı. Ayşe hemen toparlanıp,

- Ne oldu Şükran abla helal, al şu peçeteyi diyerek peçete uzattı. 

Artık olanlara hiç anlam veremeyen Şükran bu konu ile ne yapacağını bilemedi ve hemen söze girdi

- Nerede çalışacak mışsın peki? Şirket mi bulacağız sana şimdi birde?

- Yok abla ne şirketi, bir market olur, kasiyerlik olur, tezgahtarlık olur, aklıma da başka bir şey gelmiyor zaten bence bunlar olur. Ne dersin Mustafa abi Hüseyin'in çalışması yerine benim çalışmam daha doğru olur gibi?

- Benim hiç kafama yatmadı. Tabi çok çalışmak istiyor isen çalış da yine de Hüseyin’in çalışması bana daha doğru geliyor sonuçta erkek adam, bugün yarın evlenmek falan da isteyebilir çalışmadan nasıl olacak ki bu iş…

- Ohhh ne ala evliliğini de düşünmeye başlıyoruz öyle mi küçük beyin?  sen kendi çocuklarının evliliğini bu kadar düşünmedin, daha Metin ile Başak’ın konusu duruyor… nasıl olacak böyle,  ay vallahi kanser olacağım yaa… ne bitmez derdim varmış benim…

- Ağzından yel alsın abla nasıl konuşmak o öyle… ben size daha fazla yük olmayayım diye uğraşıyorum, siz beni laylaylom sanıyorsunuz, vallahi değilim billahi değilim.

- Yemin etme Ayşe ben biliyorum seni. Şükran ablan daha tanımıyor seni o yüzden öyle dedi.

- Aman o zaman ben çıkayım da buradan siz de rahat rahat konuşun.

- Sen bilirsin hanım senden gizlimiz saklımız yok sonuçta. Şimdi Ayşe kızım bak bence sen istiyorsan tabi çalış ama Hüseyin’in çalışması şart her gün evde oturamaz. O yüzden onu hafta başında Metin’in dükkana yerleştirelim sana da bizim markette iş bakalım. Ben tanıyorum market sahibini sorarız kasiyer arıyorlar mı diye… arıyorlar ise seni yerleştiririz oraya.

- Tamam Mustafa Abi anlaştık o zaman sen bana markette iş bakıyorsun bende Hüseyin’i hafta başı Metin abisinin yanına gönderiyorum.

- Anlaştık. Hadi sende git hazırlan birlikte markete gidip birlikte konuşalım bir bakalım iş var mıymış? Giderken seslenirim sana.

- Ohh ohh ne ala beraber gezmelere de gidiyorsunuz artık öyle mi, biz ne yapacağız acaba burada hu başımıza?

- Off ne söylendin Şükran ya sende hazırlan gel istiyorsan sende alışveriş yaparsın markette biz görüşme yaparken?

- Ne gelicem benim evde işlerim var zaten.

- Tamam abi ben şimdi çıkıyorum hemen hazırlanayım Hüseyin’e de müjdeli haberi vereyim. Sonuçta dün akşam konuştuk ama net değildi, o da emin olamamıştı yavrucak.

- Tamam birazdan çıkarız.

dedi ve masadan kalktılar. Yine içlerinden en gergin ayrılanı Şükran olmuştu. Olan hep ona oluyor konular hep onun istemediği şekilde gelişiyordu. Neden böyle oluyordu, ne günah işlemişti de başına bunlar gelmişti diye düşünmekten kendini alamıyordu. Yavaş yavaş masayı toplamaya başladı.

Aynı anda Emine ile kızı Başak evden çıkmışlardı. Başak okula Emine’ de bir komşusuna oradan da Şükran’a gidecekti.  Sokağa çıkar çıkmaz onları tabi ki camda oturan gamlı baykuşlar bekliyordu. Kumriye Teyze hemen lafa atladı…

- Emine kızım duydun mu Şükran’a kuma gelmiş?

- Ne kuması Kumriye Teyze, uydurma.

- Yoo uydurma değil, dün dükkana gidip Mustafa’ya bizzat sordum.

- Nasıl yani?

- Basbayağı dedi ki benim eski bir tanıdığım artık bizimle oturacak.

- Allah allah ben öyle duymadım Mustafa abim öyle bir şey yapmaz hem Şükran da buna izin vermez.

- Verir vermez onu biz bilemeyiz, sonuçta kuma işte aynı evde yaşayacaklar.

- Yaa inanmıyorum öyle olduğunu Kumriye teyze sen abartıyor olmayasın?

- Niye abartayım Mustafa kendi söyledi yoksa nereden bilirdim?

- Ben kardeşime inanıyorum dedi oradan Huriye Teyze. 

Başak artık iyice sıkılmış, otobüsü de kaçırmak üzere olduğunu fark edip saatine baktı. Annesine dönüp,

- Anne gitmemiz lazım dedi

- Tamam kızım. Neyse sonra konuşuruz yine Kumriye teyze şimdi gitmemiz lazım

- Aman sizinle de hiç konuşulmuyor eee ne olmuş yeni haber var mı diye soruyoruz siz daha dün ki haberleri bile bilmiyorsunuz. Ne saçma… gir Huriye içeriye gir, bunlar bir şeyi bilmiyorlar…

- Haklısın abla, bir şey bilmiyorlar, biz daha çok şey biliyoruz onlardan. Bir de genç olacaklar hıh..

- Ama ne!

Diyerek içeri gidip camı kapadılar. Başak ile Emine birbirlerine bakakaldılar. Yol ayrımına geldiklerinde Başak durağa Emine de ilk sokağa saptı. Durakta beklerken yanında birden Metin belirdi. Metin’ in o kadar yakın durmasından şaşıran Başak bir adım geri atınca durağın demirine çarptı. Metin de onu tuttu.

- Günaydın Başak.

- Günaydın Metin.

- Niye kaçıyorsun benden, konuşmuyorsun da artık benimle, ne oldu?

- Bir şey olduğu yok Metin, zaten aramızda ne vardı ki şimdi bir şey olsun?

- Öyle mi olduk şimdi, sonuçta sen eskiden beni severdin.

- O eskidendi.

- Nasıl şimdi sevmiyor musun? Kimi seviyorsun peki?

Diye sorunca birden durdu Başak. Acaba gerçekten başkasını  mı seviyordu ki böyle demişti. Aslında başka bir sevdiği yoktu ama Metin’i de sevmiyordu. Kaba saba tavırlarını ve sokak jargonu ile olan konuşmasını sevmiyordu. Artık Metin ile olmak istemiyordu. Hayalindeki adam o değildi. Hayalini süsleyen adamı henüz bulamamıştı ancak Metin’in o adam olmadı çok açıktı. Ancak Metin’in ısrarlarından ve ailesinin bu konuda ki baskılarından nasıl kurtulacağını bilmiyordu.

- Tabi ki başka biri yok sadece artık seninle olmak istemiyorum.

- Neden ama kızım ben bir şey  yapmadım ki aynı benim…

- İşte sorun da o ya zaten, aynı sensin, hiçbir şey değişmiyor sende, her zaman ki hallerin, kaba saba tavırların beni artık çok bunalttı, anla artık. Seni istemiyorum, lütfen uzatma.

Dediğinde Metin kolunu sert bir şekilde sıkıp Başak’ı sarsmaya başladı.

- Hani benimle nisanı bekliyordun, mezun olacaktın o zaman evlenecektik ne oldu?

- Olmadı işte istemiyorum artık seni.  Şu hale bak  nasıl da kaba davranıyorsun?

- Ne alakası var kızım ya sert falan yapmadım sadece biraz dokundum.

- Biraz mı kolumu açıp bakalım istersen kesin morarmıştır… Ben böyle bir hayat istemiyorum, seninle de bu konuda daha fazla tartışmak da istemiyorum. Otobüsüm geldi, gidiyorum.

- Sen öyle san ancak okula kadar gidersin başka da bir yere gidemezsin seni bırakmayacağım. Benimsin. Nisan için o kadar hayal kurduk hepsi gerçek olacak. O kadar cefayı boşuna mı çekiyorum o bit kadar dükkanda… her şey senin içindi… sensizliği kabul etmiyorum, bensizliği de sana kabul ettirmeyeceğim.

- Tamam Metin bırak kolumu sonra konuşuruz şu an ne yeri ne zamanı.

- Annenler biliyor mu benden ayrılmak istediğini.

- Hayır.

- İyi olmuş söylemediğin eğer söylese idin bende bazı şeyleri açıklamak zorunda kalırdım.

- Yapamazsın.

- Neden yapamazmışım, bal gibi de yaparım.

- Metin kendini iyice düşürüyorsun, senden daha çok nefret etmeme neden oluyorsun.

- Sen başlattın, sonuçta ben onları unutmuştum.

- İğrençsin.

Dedi ve otobüse bindi. Artık Metin’in ne adını ne sanını duymak,  ne de yüzünü görmek istiyordu. Artık iyice bitmişti gözünde.

 

 

Yedinci Bölümün Sonu

© 2018 by Arkası Yarın

bottom of page