Nisanı Beklerken
Körebe
Bölüm 4
Okuldan antreman için ayrılan Gökhan ile Ali antreman yapacakları spor salonuna geldiler. Gökhan hemen şortunu giyip ısınma hareketlerine başlamıştı. Yalnız Ali halen giyinmemişti, oysa artık sahaya çıkmaları gerekmekte idi. Ali ise halen elinde cep telefonu ile mesajlaşma halindeydi. Gökhan dayanamadı ve yanına gidip söylenmeye başladı;
- Ne oluyor koçum hadi hazırlansana!
- Dur abi ya hemen hazırlanıyorum.
- Oohooo seni mi bekleyeceğiz, hoca bakıyor vallahi...
- Ya tamam dedik, hazırlanıyorum hemen.
- Kiminle yazışıyorsun ki anlamadım gitti.
- Yahu kim olacak bizim çocuklarla.
- Tabi tabi öyledir, yoksa hiç yazar mısın?
- Tamam Gökhan ya, geldim sen in sahaya…
- Tamam bana ne ya ne halin varsa gör.
- Bence de kendi halime bırak beni… bakalım ne olacak…
Gökhan koşarak sahaya hocasının yanına geldi. Ersin hoca elinde düdük, saatini göstererek.
- Neredesiniz aslanım… Ali nerede, bırakamadı mı hala telefonunu elinden… vallahi bunu ben santrale operatör yapacağım, eskiden olsa santralde çalışır telefonları bağlardı ne güzel olurdu, şimdi öyle işler de yok ki…Belki call center da iş buluruz haa… hem zaten sahada da eskisi kadar iyi de değil. Belki gelen telefonlara cevap verirken santrafordan daha iyi bir duruş sergiler ha ne dersin, dedi ve tek başına gülmeye başladı.
- Aman Ersin Hoca’ya olur mu hiç öyle şey, duymasın sakın Ali… o da farkında bu aralar konsantre olamadığının ama o kadar kötü değil. Siz ona yine orta sahayı verin bakın ona, neler yapar orada, neler…
- Sende arkadaşını korumaktan bir hal oldun ha Gökhan… Bırak Ali’yi sen, onun kafası uçuyor şu aralar. Sen kendine bak kendini toparla lütfen. 3 hafta sonra ilk maçınız var ve hala istediğimiz yerde değiliz farkındasın di mi? Sonuçta okullar arası bir maç bu, bizim için önemli.
- Biliyorum hocam bilmez olur muyum, çalışıyorum, yazın biraz boşladım ama toparlayacağım merak etmeyin.
- Tamam sana inanıyorum Gökhan. Eee okul nasıl yeni dönem değişik bir şeyler var mı? aşk hayatın nasıl her şey yolunda mı aslanım?
- Ersin Hocam, hep konuyu aşk hayatına çekiyorsunuz? Ne yapayım ben aşk hayatını, o işleri bırakalı çok oldu.
- O ne biçim laf öyle görende ununu eledi de eleğini astı zannedecek. Sen daha gençsin evlat… ohoo… bunlar da bizi kekliyor galiba.
- Hiç öyle hissetmiyorum hocam ... gerçekten sanki elimden bundan sonra buna benzer bir şey gelmeyecek gibi geliyor, saçma bende biliyorum ancak hissim bu, ne yapayım…
- Sizin canınız sıkılmış bayağı evde oturmaktan, yaşlılık sendromuna bağlamışsınız kendinizi. Size sıkı bir idman yaptırayım da görün siz gününüzü, aklınız başınıza gelsin. Çağır hemen Ali’yi de hemen düz koşuya başlayacaksınız.
- Tamam Ersin Hocam tamam, kızmayın hemen, çağırıyorum Ali’yi hemen, gelmezse de kulağından çekip getireceğim.
- Bak hala laf yetiştiriyor bana, koş evladım Ali’yi al gel. Takım sizi bekliyor ayıp oluyor arkadaşlarınıza ama…hadi…
- Tamam hemen geliyorum… Ali oğlum senin yüzünden fırçayı ben yedim, hadi artık bırak şu telefonu.
- Geldim, geldim, bak bıraktım telefonu odada, git bak istersen?
- Yok artık ne bakacağım. Seninle daha fazla uğraşmayacağım. Ben çıkıyorum. Yoksa hocadan duymadığımız kötü sözleri duymaya başlayacağız. Oldukça sinirli bugün, bence bayağı yoracak bizi.
- Ne kadar yorabilir be Gökhan?
- O da doğru, boş verelim, demirden korksak trene binmezdik di mi?
- Artistsin oğlum sen artist… iyi ki bol bol kitap okuyorsun, o yüzden kızlar yanında durmuyor senin, entel dantel işlerin seni bu kadar yalnız bırakıyor.
- İyi be ne yapalım, kitap da mı okumayalım, anlamıyorum ki, kimseye zararım yok kendi halimdeyim…
- Tamam ya tamam hadi koş ulan adam yiyecek bizi.. Senin yüzünden acaba bugün kaç tur fazlasını koşacağız? Ah Ali ah oturduğun yerden bizi yakmaya bile yetiyorsun.
- Aliiii, Gökhannn…. Valla size 5 tur fazlasını veriyorum düz koşuda … yeter daha başlamadan yordunuz beni, bu ne hal ya… toparlanın biraz 2 saat kalacaksınız hepi topu, 20 dk si böyle geçti aslanlarım ya… sahanın çevresini 15 tur koşacaksınız, hadi bakalım bekliyorum dedi ve düdüğünü çaldı. Bizimkiler de sıkıntı ile koşmaya başladılar.
O sırada okuldan annesi ile eve dönen Metin yolda annesine yeni gününün nasıl geçtiğini anlatıyordu. Rıza Hoca’yı çok sevmişti. Zaten matematiği iyi idi, bir de öğretmeni çok iyiydi. O yüzden ilk günden okula alışmıştı. Tam apartmanlarına gireceği sırada kapıda bir kadın ile karşılaştılar. Annesi hemen konuşmaya başladı;
- Merhaba, burada mı oturuyorsunuz?
- Evet, burada oturuyoruz desi Betül. Betül ben, sizin üst katınızdayız. Siz de dün taşınmıştınız di mi? dedi.
Metin’in annesi de kendini çekingen bir şekilde tanıttı.
- Bende Sevgi. Evet yeni taşındık. Bu da oğlum Metin. Bir de kızım var Eda, o daha okuldan gelmedi.
- Çok memnun oldum. Benim de bir oğlum var Gökhan.
- Ben tanıştım Betül Teyze, Gökhan ile okulda.
- Aaa ne güzel. Bugün antremanı vardı, olmasa belki birlikte gelirdiniz okuldan.
- Evet ama bu sefer olmadı başka gün birlikte geliriz.
- Tabi evladım, yardım eder Gökhan sana. Şimdi biraz utanıyor olabilir ama sonra açılacaktır. Hatta belki de çok iyi dost olursunuz.
- Çok isterim Betül Teyze.
- Ay çok tuttum sizi kapıda. İşiniz vardır, bende pek bir yorgunum eve çıkayım istiyorum dedi ve içeri girdi.
Arkalarından da Metin ile annesi Sevgi apartmana girdiler. Merdivenleri çıkıp birbirlerine iyi günler dilediler. Metin ile Sevgi Hanım bu komşularını çok sevmişlerdi. İnşallah tüm apartman da böyle cana yakın insanlardan oluşuyordur diye düşündüler.
Betül kapıya geldiğinde bir an tereddüt etti ve elindeki anahtar ile kapıyı açtı ve kendini içeri sıkıntı ile attı. İçeriden TV sesinin geldiğini duyunca evde Gökhan’ın olduğunu düşündü ama o antremandaydı demek Hamit gelmişti. Tam onu düşünürken karşısında görünce şaşırdı.
- Hamit!
- Erken geldim. Konuşalım istiyorum, benden daha ne kadar kaçacaksın.
- Yoo kaçmıyorum ki, kim demiş kaçıyorum diye?
- Ben dedim. Tanıyorum seni Betül, neden nasıl kaçacağını çok iyi biliyorum.
- Başka bir şeyimi bilmiyorsun ama.
- Hayır her şeyi biliyorum. Lütfen tartışmayalım ve konuşalım.
- Tamam. Dinliyorum.
- Ne demek dinliyorum?
- Konuşmak istiyorsun ya, dinliyorum.
- Böyle olmaz ama Betül.
- Nasıl olacak Hamit, nasıl davranmamı isterdiniz acaba. Koskoca evliliğim bitiyor, sevdiğim adam, çıkıp karşıma başkasını sevdiğini söylüyor, malları paylaşalım diyor, ben hala anlamsız davranıyorum di mi? pess… her hata bende di mi? hala hep ben hatalıyım di mi?
- Ne alakası var. Bende seni çok sevdim Betül, ancak bu çok başka bir şey. Lütfen beni anla. Bende böyle olsun istemezdim. Ama şu an yaşadığımı hissediyorum. Bu ne kadar sürecek bilmiyorum ama peşinden gitmek istiyorum. Bu sürece Hamit olarak gerçekten ihtiyaç duyuyorum. Aralarda gelir Gökhan’ı görürüm. Tüm gayrimenkulleri ikiye böleriz. Burada da siz kalmaya devam edersiniz. Biz zaten büyük ihtimal ile İstanbul’da devam etmeyeceğiz.
- Oo biz diye hitaplar başlamış bile. Tamam sen zaten her şeyi düşünmüşsün. Bunun için konuşmak istemiyordum, haklıymışım. Konuşacak, yapacak, düzeltecek hiçbir şey kalmamış. Ne acı.
- Öyle konuşma lütfen. Sen ve Gökhan benim için çok kıymetlisiniz. Ve her zaman yanınızda olacağım.
- Evet tabi. Hep yanımızda olacaksın. Nasıl olacaksa o… neyse öyle diyorsan öyledir diyeceğim. Başka bir söz bırakmadın ki bana.
- Şimdi artık anlaştığımızı düşünüyorum. Ok midir?
- Tabi canım tabi, ok dir. Bunda anlaşılmayacak ne var, dedi.
Hamit'te eşyalarını toplamak için yatak odasına girdi. artık hiç konuşmuyorlardı. Oysa eskiden Betül susmadan gün içinde neler yaptığını anlatır dururdu. Oysa bugün gerçekten ayrılmışlardı. Zaman ilerlediğinde kapı çaldı ve Gökhan antremandan döndü. Evde babasını görünce bir olay olduğunu anladı, ancak bir şey sormadı. Ta ki annesi salona gelip
- Gökhan, seninle bir şey konuşmamız gerekmekte, diyene kadar.
Dördüncü Bölümün Sonu