top of page
  • Black Instagram Icon

Körebe

Bölüm 7

 

Gökhan o sabah uyandığında neden bu kadar keyifsiz olduğunu anlayamamıştı. Yavaş yavaş dün akşam evde olanları hatırladı. Babası ile annesinin boşanacağı konusunu, babasının evi ve şehri terk edeceğini, annesinin ne kadar üzgün olduğunu hatırlayıp yorganı tekrar başına çekerek yatağına gömüldü. İçeriden kahvaltı sesi geliyor mu diye kulak kabarttı ama annesinden kahvaltıya dair herhangi bir ses duymayınca oflayarak yorganı açıp yataktan çıktı. Oda kapısını açıp salona çıktığında evde yine bir sessizlik vardı. Annesi daha kalkmadı diye düşündü. Banyoya girip çıktığında mutfak masasında oturmuş, boş boş gözlerle dışarıya bakan annesini gördü. Annesi çok üzgün bir halde kendinden geçmişçesine dışarıya bakmaktaydı.

 

-     Anne?

-     Nee, efendim, ne oldu Gökhan?

-     Anne, iyi misin?

-     Yoo iyiyim, iyi…

-     Ne bileyim çok kötü gözüküyorsun.

-     Uyuyamadım ondan olabilir.

-     Yatsan mı acaba biraz daha, ya da Nurgül teyzemi mi çağırsak?

-     Yok yok sana kahvaltı hazırlayayım, yatarım yine.

-     Ben okulda yaparım anne bu sabah, sen zahmet etme.

-     Aaa bak itiraz edemeyeceğim, o zaman ben biraz daha uzanayım çocuğum.

-     Tamam anne sen uyu, ben giderim okula.

-     Tamam evladım. Akşama geç kalma, birlikte yemek yiyelim.

-     Yiyelim anne.

Dedi ve annesine sarılıp yanaklarından öptü. Odasına dönüp hazırlandı. Okul çantasını alıp sessizce evden çıkarken komşusu Metin’i hatırladı. Acaba kapılarını çalsa mıydı? Tam o sırada Metin’lerin daire kapısı açıldı. Eda kapıda belirdi. Eda o şaşkınlıkla;

-     Günaydın, dedi.

-     Günaydın, bende şimdi zili çalacaktım, Metin okula gelecek mi bugün, geliyor ise birlikte gidebiliriz diyecektim.

-     Metin sen misin? Dedi Eda.

-     Evet benim. Sen?

-     Bende Eda. Metin’in kardeşi.

-     Benzemiyorsunuz.

-     Ben abimi çağırayım diyerek yüzünün kızarmasını saklamak için içeri girmeyi akıl eden Eda’nın arkasından bakakaldı Gökhan. Eda’nın güzel ve alımlı bir kız olduğuna karar vermişti. Aslında yaşadığı karmaşık arkadaşlıklarından sonra yeni bir arkadaşlık düşünmüyordu ama Eda’nın masumiyeti ve güzelliği insanı düşündürüyordu. O anda Metin kapıda belirdi.

-     Günaydın Gökhan, ne iyi ettin gelmekle.

-     Günaydın Metin, hadi hazırsan çıkalım.

-     Annem süt ısıtmıştı sana da hazırladı, gel şu sütlerimizi içip öyle çıkalım.

-     Hiç itiraz edemeyeceğim, çok severim sütü.

-     Tamam o zaman bekle bir dakika. Anne… Gökhan’da süt içecek.

-     Tamam getiriyorum çocuklar…

Annesinin getirdiği sütleri ayakta içip okul yolunu tuttular. Eda’da bir daha kapıya çıkmadı. Gökhan bir daha çıkar diye beklemişti ama belli ki Eda saklanmayı tercih etmişti.  Okula vardıklarında Ali onları karşılaşmıştı. Ali ısrarla Gökhan’ı Metin’den ayırmaya ve yalnız bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Neyse ki Metin sınıfına girmek isteyince Gökhan ve Ali yalnız kaldılar. Ali hemen;

-     Ne oldu bizim mail?

-     Ne demek ne oldu, sen müsait olunca yazalım işte ben hazırım.

-     Yok ne bilim biraz ilgisiz gibisin. Metin’i bulunca bizi unuttun sanki.

-     Allah Allah ne alakası var? bizim başka dertlerimiz var koçum?

-     Hıı tabi tabi… ne derdiymiş onlar acaba?

-     Annem ile babam boşanıyor.

-     …….

-     Evet doğru duydun. Babam evi terk etti. Annemde çok üzgün. Bende ne yapacağımı bilemiyorum.

-     Gökhan kusura bakma ne olur, bilmiyordum. Öyle kendi derdime düşüp bencillik ettim.

-     Nereden bileceksin. Ben bile dün öğrendim.

-     Eee ne olacak, burada yaşamaya devam edeceksin di mi?

-     Evet. Burada annemle oturacağım. Babam sadece güneye gidecekmiş. Orada yaşayacakmış. Tatillerde ben gideceğim o da gelecekmiş.

-     Kanka üzüldüm yaa.. babanla gezmeyi, basket maçı yapmayı falan çok severdin. Özleyeceksin şimdi.

-     Hem de nasıl.

-     Olsun kanka biz buradayız. Biz hep yanındayız unutma.

-     Biliyorum kanka sağol. Şimdi nerede kalmıştık, mail yazacaktık di mi?

-     Off boşver maili, başka zaman yazarız acil değil.

-     Olsun yazalım, hem benim de kafam dağılır.

-     Tamam ben notebook getirdim. Hadi yazalım.

-     Nerede mail adresi….

-     İşte….

Diyerek bilgisayar başına geçip Ali’nin ağzından kıza mail yamaya koyuldular. Mailin özeti, kızı her gün görüyor olması, çok beğenmesi, arkadaş olmak için konuşmaya cesaretinin olmadığı, o yüzden bu mail ile başlayacak arkadaşlıktan sonra buluşmak istediğinin anlatıldığı bir mail olacakken konu birden Gökhan'ın güçlü kalemi yüzünden bir aşk şiirine döndü. Gökhan içinde bulunduğu ruh hali ile birlikte de iyice döktürmüştü. Ortaya kimsenin karşı koyamayacağı güzellikle bir aşk şiiri çıkmıştı. Ali de yazılanları çok beğendiğinden bunu göndermeye karar verdiler. Gönderdikleri mail ile artık bekleme süresi başlamıştı. Bakalım maile nasıl bir dönüş olacak, bir buluşma gerçekleşecek mi? merak içinde beklemeye başlamışlardı.

 

Betül öğlene doğru yataktan kalıp evin içinde ruh gibi gezindi. Tam o sırada kapı çaldı. Betül kimseyi beklemediğinden önce oralı olmayıp, kim ise gider diye düşünüp kapıyı açmadı. Kapı ısrarla çalınca delikten kim olduğuna bakmaya karar verdi ve kardeşi Nurgül’ü kapıda görünce hemen açtı. Kapıda sarılıp ağlaştılar. İçeri giren Nurgül hemen çay koyup hafif bir kahvaltı hazırlamaya başladı. Ablası bir şey yiyecek durumda olmadığını söyledi ancak Nurgül ikna olmadı. Yemek yemeden kendine gelemeyeceğinin farkındaydı. O yüzden her şeyi hazırlayıp tepsi ile ablasının yanına getirdi. Biraz atıştıran Betül,

-     Nasıl geçecek bu Nurgül?

-     Bayağı geçecek abla. Herkesin nasıl geçiyorsa sizin de öyle geçecek.

-     Benim ki geçmeyecek. Asla hazmedemiyorum, içim acıyor. Aklımdan bir saniye bile çıkmıyor.

-     Çıkacak abla hiç merak etme. Şimdi çok taze o yüzden çok etkileniyorsun. Zamanla bir bakmışsın hiçbirisini hatırlamıyorsun.

-     Olmaz öyle şey, bu acı benimle mezara kadar gelecek.

-     Haydaa… ne alaka ya, mezar falan. Oralara daha çok var. Şimdi biz yakın dönem planlardan bahsedelim. Mesela benim aklımda çok güzel bir plan var.

-     Kendi kafana göre planlar yapma Nurgül, hiçbirisine katılmam peşinen söyleyeyim.

-     Tamam sen söyle. Ben planları yapayım da sen ister katıl ister katılma.

-     Neymiş o planlar acaba?

-     Bak abla acını anlıyorum. Kolay değil. Ancak hayat o kadar da boşa bırakılacak bir şey değil. O senden kaçarken peşinden koşup yakalaman gerekecek. Onu da nasıl mı yapacaksın, hayatın içinde kalarak. Kendini çekerek ve soyutlayarak hiçbir yere varamazsın. O yüzden haftaya Perşembe başlayacak olan seramik ve resim atölyesine seni yazdırdım. Bunlar kayıt belgelerin, bunlar da kursta kullanmanı gerektirecek muhtemel malzemelerin. Ben bir kısmını aldım. Sen listede kalan diğer malzemeleri bu hafta alırsın. Haftaya da başlarsın.

-     Al bu kayıt zımbırtılarını malzemelerini, beni rahat bırak.

-     Hayatta bırakmam. Bu senin hayalin değil miydi, kendine ait bir sergi açmak güzel sanatlar konusunda eserler üretmek… ne oldu eniştemle evlenince kendini evine adayıp kara kalem bile bir şey çizmedin. Şimdi tam sırası. Hem kafanı boşaltırsın, hem de kaldığın yerden devam edersin.

-     Hayat öyle kaldığın yerden devam edecek kadar kolay olsaydı keşke… keşke...

Yedinci Bölümün Sonu

© 2018 by Arkası Yarın

bottom of page