top of page
  • Black Instagram Icon

Nisanı Beklerken 

Bölüm 4

Mustafa'ların evindeki gerginlik devam ediyordu. Şükran geçirdiği baygınlıktan yeni ayılmış, Mustafa ise gergin gergin dolaşmakta idi. Keyfi yerinde olan bir tek Ayşe vardı ki halen masada oturmuş kahvaltısını yapmaya devam ediyordu. Mustafa dayanamayarak Ayşe’ye döndü;

 -Kızım bu ne rahatlık, nasıl olacak bu iş böyle? Çat kapı geldin, evimize yerleştin, masamıza kuruldun?

 -Eee ne olmuş abi, sen demedin mi ne zaman istersen gelebilirsin başımın üstünde yerin var diye bende kalktım geldim, fena mı yaptım yani şimdi, gideyim mi, geri mi döneyim onu mu istiyorsunuz?

 -Yok kızım ya onu mu dedim, sadece haber vermeden geldin bak ablanı da rahatsız ettin herkes bir telaşa girdi, haliyle bende üzüldüm yani!

 -Aşkolsun abi ne diye üzülüyorsun ben sana yük olmam işe girer çalışırım istersen kira bile öderim, inan olsun öderim.

 -Yaa tamam dur şimdi kirayı falan,  senden kira isteyen mi var?

 -Yok da laf oraya geldi ben anlıyorum.

 -Kızım ne alakası var, çat kapı gelmen biraz tuhaf oldu o yüzden diyorum. Şükran dayanamayarak o haliyle hemen atıldı;

 -Kadına bak hem suçlu hem güçlü… Yorgancı Mustafa hemen araya girip,

 -Tamam hanım tamam, ben konuşuyorum, bir yol yordam bulacağız elbet, sen yorma kendini şimdi.

 -Buluruz abim, buluruz tabi aşkların en güzeli, abim benim…

 -Ayy bu kadın ne diyor? vallahi saçını başını yolacağım ben bu kadının, tutmayın beni aa komşular…

 -Dur hanım Allah aşkına ne yolması ne oluyor öylesine konuşuyor işte bilmez misin?  Diyerek eliyle deli deli anlamına gelen bir hareket yaptı. Ancak Şükran’ın sakinleşmesi söz konusu değildi, dizlerine vurarak dövünmeye devam ediyordu. Mustafa durumu toparlamak adına;

 -Tamam sen şimdi eve çık Ayşe, ben birazdan geleceğim yanına konuşuruz dedi.

Ayşe de sevinerek gidip adamın boynuna sarılıp yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Şükran gördüğü sahnenin şoku ile elindeki bardağı yere fırlattı. Kırılma sesine dönen Ayşe,

 -Aman abla napıyorsun dur ben toplayayım hemen, ayağına batmasın dedi.

 -İstemez istemez eksik kalsın dedi Şükran. Mustafa’da işleri daha da zorlaştırmamak için dönüp Ayşe’ye

 -Biz toplarız, sen şimdi git artık yukarıya dedi.

 -Tamam o zaman, yine gelirim ben, diyerek koşar adımlarla uzaklaştı.

Aslında Ayşe, o kadar neşeli ve o kadar içten gözüküyordu ki gerçekten kadına kızmak pek de mümkün olamıyordu. Ayşe’nin bu rahat halleri ve fettan görüntüsü yanında saf bir hali de vardı. Bunu Şükran bile fark etmişti ama sinirlenmesine engel olamıyordu.

 -Eeee ne yapacaksın bakalım şimdi Mustafa Efendi, köyden üzerime getirdiğin kumayı  bakalım nasıl açıklayacaksın mahalleliye?

 -Ne kuması kızım ya neler saçmalıyorsun sen?

 -Yok hiç öyle deme, nasıl boynuna sarıldı, öptü, aşk dedi, hepsini gözlerimle gördüm.

 -Kızım o safın teki, kendi içinden nasıl geliyorsa öyle davranıyor, saflığından vallahi...

 -Bana hiç yemin etme, sana inanacak değilim, 25 yılın üzerine beni soktuğun şu duruma bak? Kapı gibi evlatlar yetiştireyim ben sana, hepsini pür-i pak yapayım, sen benim başıma bu saatten sonra kuma getir, olacak şey değil! Yetişin aaaa komşular…

 -Yaaa hala kuma diyor, kafan almıyor galiba senin yok öyle bir şey ekmek kuran çarpsın ne kuması ne de başka bir şey…Sadece köyden bir tanıdık, anlattım sana Nigar halanın yeğenlerinden biri. Daha da başka bir şey anlatmayacağım ne düşünmek istiyorsan düşün ben dükkana gidiyorum.

 -Sıkışınca hemen kaç di mi? hep böylesin zaten. Bizim oğlanın evlilik meselesinde de hemen kaçmıştın unutmadım hala o konuyu, ne ayıp oldu Emine Hanım’la Osman Bey’e.

 -Olmayacak işlere giriyorsun sende kızım,  olacak iş var olmayacak iş var, o iş hiç olacak iş miydi, Metin ile Başak’ın işi. Osman verir mi hiç okumuş kızını bizim serseriye.

 -Ya bu?  Bu sanki olacak iş miydi? Neydi peki?

 -Bu ayrı bunu karıştırma sen.

 -Hiç de bile ikisi de zor konular ve ne zaman zor konular olsa sen kaçıyorsun. Yalan mı?

 -…..

 -Bak diyemiyorsun çünkü doğru.

 -Yaa tamam uzatma bak sinirleniyorum artık.

 -Sinirlenirsen sinirlen bana ne… ben olan bitene bakmak zorundayım ailemizi korumak zorundayım senin gibi değilim ben. Sen  ise “vur patlasın çal oynasın”sın. Ben öyle değilim,

 -Yok yok seninle konuşulmaz kızım ben gidiyorum , bekleme beni belki de hiç gelmem artık.

 -Aman gelme çok lazımsın sanki ben yaparım senin yaptığın işleri de

 -Tamam anlaştık ben gelmem sen de yorganları bir başına dikersin

 -Dikerim, eskiden sen mi vardın sanki hayatımda?

 -Tamam uzatmayalım, ben gittim. Kantarın topuzu kaçıyor çünkü.

 -Haklısın git artık yüzünü görmek istemiyorum

 -Tamam bu laf iyi oldu, allahaısmarladık.

 -Boyun devrilsin.

Mustafa kapıyı çarparak evden çıktıktan sonra masaya kapanan Şükran ağlamaya başladı. Ağlama sesi nerede ise sokaktan duyulacaktı. Ancak Mustafa sesi duymasına rağmen dönmedi.  Daha 1-2 dakika geçmeden evlerinin kapısı gümbür gümbür çalmaya başlamıştı. Şükran ıslak gözlerle kapıya yaklaştığında dışarıdan gelen sesi duydu;

 -Şükran abla açsana… Şükran ablaaa…. Ay Allah canını almasın ne diye ağlıyorsun, kız açsana! Diyen Ayşe’nin sesini duyunca Şükran iyice çılgına döndü. Çaresiz kapıyı açtı. Kapı açılır açılmaz Ayşe Şükran’ın boynuna sarılıp,

 -Ah Şükran Ablam ahhhh biliyorum çok sıkıldın çok üzüldün ama inan ben sizi hiç rahatsız etmeyeceğim, hiç bir şey  yapmayacağım huzurunuzu hiç bozmayacağım dedi ve o da ağlamaya başladı. İkisi kapı aralığında birbirine sarılmış ağlar vaziyette durdular.

Ayşe ve Şükran kapı aralığında birbirlerine sarılmış ağlarken üst kattan Hüseyin’in sesi duyuldu.

 -Anneee,  eşyalar bitti gel bir bak

 -Tamam annem geliyorum Şükran ablanla konuşup hemen geliyorum, dedi. Şükran’a dönüp tüm içtenliğ ile,

 -Abla üzülme ne olur, sen üzülünce bende üzülüyorum, inan çok güzel günlerimiz olacak. Bak görürsün dedi ve koşarcasına merdivenlerden yukarı çıktı. Şükran yaşadığı şok ile kapı aralığında kalakaldı.

Dükkana yürüyen Mustafa yol boyunca sağına soluna bakıp duruyordu. Neden baktığını bilmiyordu sanki değişik bir şey olur düşüncesi ile çevresini kontrol etme gereğini duyuyordu. Sanki biri çıkıp sabah evde olan bitenler hakkında bir şeyler söyleyecekmiş gibi geliyordu. Sabah sabah çok yorulmuştu resmen başı ağrıyordu. Ne yapacağına karar veremiyordu. Ayşe ile Şükran’ı bir arada nasıl tutacaktı. Sonuçta Şükran hırçın bir kadındı. Ayşe’de güzel ve bir o kadar alımlı bir kadındı. Ne olacağını hiç bilmiyor, ne yapacağına karar veremiyordu. O yorgunluk ile dükkanın arkasında ki odaya geçip henüz tamamlanmamış yorganlarının yanında yere oturdu.  Tam eline iğnesini almıştı ki dükkana biri geldi.

Sabah sabah Huriye Teyzenin Ablası Kumriye Teyze gelmişti dükkana. Ne işi vardı bu kadının bu kadar erken saatte bu dükkanda diye düşündü.  

 -Hoş geldin Kumriye Teyze, buyur.

 -Hoş buldum oğlum.

 -Hayırdır, sabah sabah yorgan mı diktireceksin?

 -Yok evladım, ne yorganı, ben esmer, uzun boylu, saçları sırma, gözleri sürme, bir dilber aradım, sende varmış diyerek güldü. Mustafa anlamamazlığa gelerek

 -Anlamadım Kumriye Teyze, ne dilberi?

 -Aaaa anladın be oğlum, sizde böyle biri varmış bu sabah gelmiş, sende evini açmışsın ona. Bende merak ettim kalktım geldim belki dükkanda görürüm o dilberi diye.

 -Yok teyzem yok sen karıştırdın galiba, bize köyden akrabamız bir bayan geldi hepsi bu.

 -Akraba, nasıl akraba imiş o, bizim hiç tanımadığımız akrabanız mı varmış? 

 -Allah Allah Kumriye teyze bir de sen sarma başıma sabah sabah zaten evde havalar limoni.

 -Niye ne oldu? Şükran dert yaptı di mi yeni dilberi? yapar tabi, kuma gelir mi hiç bu yaştan sonra insanın başına?

 -Ay bu da kuma diyor, yok teyzem yok kuma falan değil, halamın yeğeni benim de uzaktan kuzenim oluyor… akraba yani... inanmazsan gel kendisine sor dediğinde çok yanlış bir şey söylediğinin farkına vardı ve hemen sustu ama iş işten geçmişti, Kumriye teklifi anında 

 -Olur, diyerek kabul etti. 

 

Dördüncü Bölümün Sonu

© 2018 by Arkası Yarın

bottom of page