Nisanı Beklerken
Nisanı Beklerken
Bölüm 20 - Final
Şükran balkonda kahvesini içiyordu. Çalan kapı ziline söylenerek kalktı. Kapıyı açtığında uzun zamandır görmediği postacıyı karşısında görünce şaşırdı. Postacı da onu gördüğüne memnun değil gibiydi. Elindeki mektubu uzatıp,
- Size, dedi.
- Bana mı, kimseden bir şey beklemiyorum ki,
- Bilemem, şurayı imzalayın lütfen.
- Tamam, diyerek mektubu da alarak balkona geri döndü.
Mektupla ne yapacağını pek bilmiyordu, neden geldiği, kimden geldiği konusunda da bir tahmini yoktu. Pek hoşuna gitmeyeceğini düşünerek istemeyerek mektubu açtı. Adına yazılmış mektubu okumaya başladı.
Okuduklarını kanının çekilmesine neden oluyor ama okumayı kesemiyordu. Mektup Ayşe’nin köyünden geliyordu, kim olduğunu gizlemiş olan bu kişi Mustafa ve Ayşe’nin ilişkisini, Hüseyin’in onların çocuğu olduğunu, Ayşe’nin mirastan faydalanmak adına Mustafa’nın yanına geldiğinden bahsediyordu. Okuduklarına bir an çok üzüldü, ancak neler olduğunu az çok tahmin etti. Mustafa’nın evlenmeden önceki sıkıntısını neden bu kadar aceleye geliyor bu işler diye yaptığı çıkışlarını hatırlayınca neler olduğunu az buçuk anlamaya başlamıştı. Mustafa’yı seviyordu ancak bu kadar yalanla yaşamasına imkân ihtimal yoktu. Keşke Ayşe’ye de bu kötülükleri yapmasaydı diye düşündü. Gözünden akan bir damla yaş kendine miydi, yoksa Ayşe’ye miydi bilemedi… Kalkıp üstünü değiştirdi. Sokağa çıkıp yapılacak biraz işleri vardı.
Önce Mustafa ile konuşmalı idi. Her şeyi bir de onun ağzından duymalı idi. Kendini nasıl savunacağını merak etmiyor değildi.
Dükkana geldiğinde Mustafa yine yorgan dikiyordu. Şükran’ı o saatte karşısında görünce şaşırdı. Ne olduğunu anlamadan Şükran yorganın üzerine elindeki mektubu fırlatmıştı. Eline aldığı mektubu okumaya başladı ve olduğu yerde küçülmüştü. İlk konuşan Şükran oldu.
- Yazıklar olsun…
- Ben açıklayacaktım vallahi inan bana
- Sana mı? inanmak mı? artık asla
- Nasıl yaa… vallahi yalan söylemedim sadece gerçeği sakladım. Oysa hiç yalanım yok.
- Yok mu… tabi yoktur ben yanlış anlamışımdır.
- İnan öyle değil, Ayşe birden gelince ne yapacağımı şaşırdım söyleyemedim, yoksa söyleyecektim, gençlik hatası idi…
- Artık çok önemi yok ne hatası olduğunun. Ama şunu bil ki hayatının hatasını yaptın. Bugün boşanma davasını açıyorum. Gidiyorum.
- Allah aşkına Şükran yapma, çözeriz biz bunu, nelerin üstesinden geldik, bunu da hallederiz.
- Bunu çözemeyiz, çünkü çözmek istemiyorum, kesip atmak ve senin yüzünü sonsuza kadar bir daha görmek istemiyorum.
- …………
- Hoşça kal
- ………….
Dükkandan çıktı ve Emine’lere doğru yol aldı. Orada da olan biteni anlatıp Başak’tan davanın nasıl açılacağını sordu, ne de olsa artık Başak mezun olmuş ve kendi işini yapmaya başlamıştı. Hemen dilekçesini hazırladılar. O halde eve giderken birden aklına Ayşe’ye de uğramak geldi. Ancak dükkanda bir tatsızlık çıksın istemiyordu. Yine de kendine hakim olamadı ve markete uğradı. Ayşe Şükran’ı görünce sevindi. Biraz dışarda konuşalım diyerek Ayşe’yi sokağa çağırdı. Mektubu ona da okutan Şükran, Ayşe’nin göz yaşlarına dayanamadı…
- Şükran Abla vallahi yuvanızı dağıtmak için gelmedim, sadece Hüseyin’e bir gelecek kurmak için geldim. Ancak Mustafa’nın da durumu iyi değilmiş onu da görünce zaten Hüseyin’i işe yerleştirmeye karar verip, kendim de çalışmaya başladım. Vallahi sizinle bir alıp veremediğim yok… inan ne olursun…
- İnanıyorum ama olanlara dayanamıyorum. Ben Mustafa’dan ayrılıyorum. Ne isterseniz onu yapın. Annemlerin Ege de bir köyleri var oraya gideceğim, Eser’de orada büyür. Bende kafamı dinlerim.
- Abla ne olur gitme, ya da git ama beni de al yanına. Ben seni çok sevdim. Bana Mustafa’dan bir hayır yok, inan onunla herhangi bir işim olmaz… bana senin gibi dürüst iyi insanlar lazım… Mustafa’nın canı cehenneme…
- Gelir misin gerçekten?
- Gelirim tabi Şükran Abla, neden gelmeyeyim.. büyük şehir bize göre değil. Hem Hüseyin’de orada daha rahat çalışır.
- Hüseyin Başak’la burada kalmaz mı?
- Kalmaz abla kalmaz, o kız iyi kız ama Hüseyin’in dengi değil. o yüzden Hüseyin bizimle gelir.
- O zaman akşama kadar toplanıp çıkalım, akşam otobüsüne bineriz, eşyaları sonra alırız.
- Tamam abla, ben paramı da alayım akşama yola çıkalım. Hüseyin’i bulayım.
- Başak ile buluşacaklardı
- Nereden biliyorsun,
- Konuşmalarını duydum
- Dur bende bir arayayım dedi ve içeri geçti. Şükran’da evine doğru yol aldı.
Artık planlar yapılmıştı, akşama yola çıkılacaktı. Otogardan Ege otobüsüne bineceklerdi. Ayşe, Hüseyin, Şükran ve küçük kızı Eser ile gidecek ve yeni hayatlarına başlayacaklardı. Herkesin tadı çok bozulmuştu. Kimse bu duruma uyum sağlayamamıştı. Hele Mustafa olan bitene bu derece büyük bir cezaya maruz kaldığına hala inanamıyordu. Hayatı altüst olmuştu. Metin ve Çetin’de babalarına üzülüyordu. Annesiz ve kızkardeşsiz kalmaları da cabasıydı.
Herkes otogarda sessizlik içindeyken birden bir arabanın acı frenini duyup başlarını o yöne çevirdiklerinde bir de ne görsünler. Başak ve Abisi Murat’ta gelmeye karar vermişlerdi. Arabaya binip hep birlikte köye gitmeye ve orada yaşamaya karar vermişlerdi. Hüseyin Başak’ı kucaklayıp bağrına basıp hiç ayrılmama sözü vermişti. Başak’ta ailesine verdiği avukat olup faydalı bir vatandaş olacağı sözünü Ege köyünde yerine getirecekti. Abisi Murat’ta Ayşe den her ne kadar yaş farkı olsa da vazgeçemeyeceğini anlamıştı. O yüzden Murat’ta onlarla geliyordu. Arabaya bir şekilde doluşup biraz daha keyifli bir halde yola çıkmışlardı.
Hikaye bir yabancının şehre gelmesi ile başlamıştı… Oysa şimdi hikaye birilerinin yola çıkması ile başlıyor. Bakalım yeni hikayeleri nasıl olacak?
Nisanı Beklerken - Final