Nisanı Beklerken
Nisanı Beklerken
Bölüm 10
Gün içinde Murat işten erken çıkmış babası Osman’ın dükkanına uğramıştı. Baba oğul işlere koyuldular. Bugün zabıtaların gelme ihtimali olabilirdi. O yüzden dükkanı eksiksiz hazırlamak istiyorlardı. İşler sırasında sohbet ederken konu birden Suna’ya geldi. Babası Murat’a
- Eee Murat ne düşünüyorsun bakalım Suna hakkında oğlum?
- Ne düşüneyim baba, iyi kız Suna.
- Onu sormuyorum oğlum, evlilik meselesini soruyorum. Biliyorsun annen bu konuda çok ısrarcı.
- Ya baba anneme de anlatıyorum bir türlü, ya da anlamak istemiyor. Suna benim çocukluk arkadaşım, aramızda öyle bir şey yok.
- Annen öyle demiyor ama. Suna’nın sana aşık olduğunu senin de onu sevdiğini söylüyor.
- Yok daha neler ben mi seviyor muşum? Lise sonda sınavlara hazırlanırken biraz samimi olduğumuz doğru ama onun dışında bir şey olmadı aramızda. Belki Suna o sırada bu hisse kapıldı ama inan bana, ben kimseye ümit falan vermedim. Kimseyi kandırmadım. Hem Suna’yı severim neden kandırayım. Ama evlilik falan benim düşündüğüm şeyler değil, bilesiniz.
- Anladım evladım. Bakalım bunu annene nasıl anlatacağız.
- Annem de neyi nasıl anlamak istiyorsa öyle anlıyor. Sonuçta ben kimseye söz vermedim, kimseyle de oynamadım.
- Yapmaz tabi benim aslan oğlum. Sözünün eri yetiştirdim ben evlatlarımı bak Başak’da ne başarılı aklı selim bir kız oldu.
- Aman baba ne aklı selimi onun aklı bir karış havada… baksana sanki hukuk okuyan o değil…
- Öyle deme çok çalışıyor ondan biraz öyle oldu o… yoksa çok akıllı ahlaklı kızdır benim kızım.
- Peki o ne yapacak Metin işini? Evlenecekler mi sence?
- Ben isterim Metin ile evlensin. Sonuçta babası yakın arkadaşım biliyorsun. Metin’lerden kızıma bir zarar gelmez. Mutlu olur orada. Ama tabi kızım ne ister onu bilemem. Annen henüz o konuya bulaşmadı aklı fikri şu sıralar sende, senin Suna ile olan evlilik meselesini daha önce halletmek istiyor. Başak için ise o kadar acele etmiyor, çünkü onun daha okulu var, onun okulu bitmeden bir şey olması imkansız diye düşünüyor.
- Yok yok ben sıramı gönül rahatlığı ile Başak’a veririm. Gerçekten kesinlikle şu sıralar evlilik düşünmüyorum… belki de hiç düşünmeyeceğim baba, beni zorlamayın ne olur.
- Tamam evladım tamam ben annenle konuşurum. Konuyu açmayız artık tabi nasıl olacaksa.
- Olur olur… belki annem de mahalleye gelen yeni kadınla ilgili konuya kapılır ve beni unutur ne dersin?
- Haa şu Mustafa amcalara gelen kadın mı? sanmam bu konu başka o konu başka… hem sen nereden biliyorsun bu konuyu?
- Nasıl bilmem baba kaç gün oldu bu konu her sabah Başak ile annem arasında gündem konusu…
- Yok artık Başak’ta mı merak ediyor bu konuyu. Derslerine çalışmayıp mahalle dedikodu ile ilgileniyor desene… ah kızım ah… bu kadınlar seni de bozacak yakında ona yanıyorum.
- Valla öyle baba… konuya dahil olsam bana da anlatacaklar da ben pek ilgilenmedim Allah’tan. Ancak galiba kadın çok güzelmiş haa… sen gördün mü?
- Gördüm gördüm ilk geldiği gün gördüm hatta. Ne diyeyim Allah sahibine bağışlasın.
- Mustafa amcanın nesi ki şimdi bu kadın, gerçekten Şükran Teyze’ye kuma mı geldi?
- Yok evladım ne kuması. Mustafa Amca’nın uzak akrabası sadece.
- Ne bilim bizim evdekiler hep öyle konuşuyor da… aklımda öyle kaldı bende.
- Boşver oğlum sen annenleri hiç takılma onlara… biz işimize devam edelim, zabıta gelmeden buraları tam olarak toparlayalım.
- Tamam baba sen merak etme iki dakikada hallederiz, dedi ve işlere devam ettiler.
İşlerine devam ederken her ikisi de az önce konuştuklarını düşünüyordu. Nedense kadını düşünmekten kendilerini alıkoyamıyorlardı. Murat kadının güzel olup olmadığını düşünürken, Osman’da Mustafa ile aralarındaki gerçek bağın ne olduğunu düşünüyordu.
Bu sırada okulda olan Başak sabah ki Metin ile olan karşılaşmalarını düşünüyordu. Kantinde kuytu bir köşeye çekilmiş endişeli şekilde bundan sonra ne yapacağını bilmeden elindeki kitabın sayfalarını huzursuzca karıştırıyordu. Sabah sabah yaşanılanlar sinirlerini iyice bozmuştu. Ne güzel kaç gündür Metin’i görmüyor ve ondan haber almıyordu. Keşke bundan sonra da hiç görmese idi. Ama maalesef ki bu imkansızdı çünkü Metin onu kafaya bayağı takmıştı. Güzellikle başlayan arkadaşlıkları ne olmuştu da bu şekile gelmişti ve araları iyice bozulmuştu. Tamam Başak zor günler geçirmişti ve Metin ona ilişkileri içinde yardım etmişti ama bundan dolayı neden kendisini ayrılmak istediğini söyleyince tehdit ediyordu ki? Çok saçma idi. Keşke bu olanlar hiç yaşanmamış olsa idi. Ama yine de Başak aklına koymuştu Metin’den her ne pahasına olursa olsun ayrılacaktı. Gerekirse aralarında ki sırrın açıklanmasını bile göze alacak yine de ayrılacaktı. En azından bunun kararını verebilmişti. Metin’i artık sevmiyor ve onunla olmak istemiyordu. Yaptığı tüm iyilik ve güzellikleri bu tehditler ile silip süpürüyor ve her şeyi berbat ediyordu. Buna artık izin vermeyecek ve ayakta dimdik duracak idi.
Emine, eve dönerken Şükran ile olan konuşmalarını düşünüyordu. Arkadaşı ne zor durumda kalmıştı. Bu yorgancı Mustafa’da nasıl bir olayın içine sokmuştu hem kendi ailesini hem mahalleliyi. Ayşe bu mahalleye dert olacak, kimseye huzur vermeyecek gibi hissediyordu. Allah’tan kuma olarak gelmemişti ama olsun yine de ortalığı karıştıracağı belli idi. Allah versin de kimselerin başına bir dert sarılmasındı.
Yorgancı Mustafa, Ayşe’nin seslenişi üzerine daldığı düşüncelerden uyandı. Hemen kadının kolunu tutup;
- Bir daha bana herkesin içinde sakın ismimle hitap edeyim deme, fena olur.
- Ne olurmuş, ne yaparmışsın?
- Ne demek ne yaparsın, bir daha de de yapacaklarımı o zaman gör.
- Senden korkmuyorum Mustafa, bana hiçbir şey yapamazsın. Biliyorsun, beni zorlarsan herkese her şeyi anlatırım.
- Seni doğduğuna pişman ederim, burada efendi gibi yaşamak istiyorsan benim dediğim gibi olacak her şey.
- Öyle mi? o kadar güvenme kendine Yorgancı Mustafa… yıllar boyunca bana ettiklerinin bedelini ödeyeceksin.
- Nasıl ödetecekmişsin… baksana zaten bir dediğini iki etmedim. Ev dedin ev verdim, iş dedin önce Hüseyin’i yerleştirdim, yok bende çalışacağım dedin ona da he dedik markete getirdik, burada da işe girersin sonra da benim yakamdan düşersin.
- Öyle kolay olsaydı keşke aaa Mustafa… ama öyle kolay değil işte… beni yıllarca bir başına bırakmanın verdiği sıkıntıyı burada hop oturup hop kalkarak yaşacaksın… her gün acaba bugün bir şey söyleyecek mi diye endişe edeceksin… heyecandan ne yediğini bileceksin, ne uyduğun uykunu, ne de konuştuğun sözü…
- Sen bu kadar kötü olamazsın Ayşe, ben yaptıklarımın bedelini hem sana hem de o deli abine misliyle ödedim… Hatta buralara kadar gelmen bile yersizdi. Ama geldin artık bunu bir şekilde halledeceğiz. Bak bundan sonra abi kardeşiz, bir falsonu görürsem dediğim gibi doğduğuna pişman ederim seni.
- Beni bu kuru sıkı palavralarla korkutamazsın. Neden? Çünkü benim yanlışım yok. Koca bir yalanı yaşayan sensin Mustafa bunu unutma. Ben masumum, öyle de olmaya devam edeceğim.
- Ne laftan anlamaz kadınsın sen. Eskiden böyle değildin, başka bir şeyler daha olmuş sana. Anlamadım ki.
- O zamanlar gençtik, toyduk Mustafa. Şimdi öyle değil, neyin ne olduğunu gördük. Kimseden de korkumuz yok evelallah. Baksana muhteşem bir aile kurmuşsun kendine düzenin de var. tabi ki o düzeni bozacak değilim ama bizi de yokmuş gibi saymana izin vermeyeceğim. Hüseyin senin çocuğun o da diğerlerinin faydalandığı her şeyden her imkandan faydalanacak. O yüzden buralara kadar geldik. Yoksa ne işim var senin yanında. Bayılmıyorum sana. Yaptığım her şey Hüseyin’in geleceği için o çocuk ben ölmeden bir hayat kurabilmeli kendisine. Senin oğlun olarak her çocuğunun faydalandığı imkanlardan faydalanacak yoksa olacaklara ben karışmam Mustafa. Şükran ablam hassas kadın valla, kalbi dayanır mı bu konulara bilmem…
- Hiçbir şey yapamazsın… yaparsan bu imkanlarını da kaybedersin. Kardeş gibi yaşayacağız burada yoksa olacaklardan ben mükellef değilim.
- Bakalım Mustafa bakalım…
- Tamam artık uzatma girelim de şu markete, dikkat çekiyoruz böyle sokak ortasında…
- Girelim tabi Mustafa Abim, sen istersin de ben girmem mi? ne dersen o evimizin direğisin ne de olsa, diyerek kırıtarak cilveli bir şekilde marketten içeri girdi. Mustafa yaşadığı şok ile arkasından bakakaldı. Sonra kendini toparlayıp o da marketten içeri girdi. Market sahibi Nuri Bey’i bulmak için marketin arkasına doğru yol aldılar.
Onuncu Bölümün Sonu