top of page
  • Black Instagram Icon

Nisanı Beklerken 

Bölüm 12

 

Murat ve Osman eve geldiklerinde yemeğin hazır olmadığını görerek şaşırdılar. Emine şimdiye kadar yemek sofrasını hazırlamadan hiç karşılamamıştı ev halkını.

- Anne ne oldu, yemek hazır değil hala?

- Yetiştiremedim bugün, bu sefer kahvaltı yapacağız.

- Neden yetişmedi ki Emine, sen bugün nerelerdeydin?

- Şükran’daydım uzun süre oturmak durumunda kaldım. Biraz da kafam bozuldu olanlara, geldiğimde elim ayağım kalkmadı bende yemek yapamadım. Ne olmuş yani bir gün kahvaltı etseniz ölür müsünüz?

- Ne demek hanım o öyle, biz bir şey mi dedik sadece merak ettik.

- Evet anne amma sinirlendin, bir şey mi oldu seni kızdıracak?

- Yok evladım seninle ilgisi yok, Mustafa Abinizin Şükran’a yaptıklarına bozuldum. Köyden getirdiği kadını almış neredeyse baş tacı yapmış. Kadını bugün bir de işe sokmuş. Markette kasiyer olarak çalışacakmış. Ee Şükran da bunlara üzülüyor haliyle. Bende arkadaşıma üzüldüm.

- Haklısın kolay değil Hanım, bende Mustafa abiye detayları sordum pek bir şey anlatmadı. Ama Şükran için zor tabi. Oğlunu da Metin’in atölyeye yerleştirecekmiş. Elektrikten falan anlıyormuş ama ben çocuğu gördüm pek bir şey den anladığı yok o çocuğun Allah günah yazmasın ama.

- İşte arkadaşıma o yüzden üzülüyorum. Her şeyi sineye çekmesi bekleniyor ama olmaz yani Mustafa abi yanlış yapıyor, tamam yardım etsin, etmesin demiyoruz ama kadını baş tacı da yapmasın. Baksana han dediği yere han, saray dediği yere saray kuruyor nerede ise. Olmaz yani.

- Tamam ne yapalım, vardır Mustafa abinin de bir bildiği, göreceğiz yakında.

- Aman aman görelim… çok yakında sinemalarda olmasın da…

-Öyle deme hanım ağzından yel alsın. Hadi bir şeyler yiyelim, gelmedi mi hala Başak, nerede kaldı acaba bu kız bu saate kalmazdı hiç?

- Gelir okulda oyalanmıştır, dedi Emine.

Bu sırada Murat onları beklemeden kahvaltılıkları masaya dizmeye başlamıştı bile. Osman ve Emine’de ona yardım ederek masayı hazırladılar. Emine masanın hazırlanmasına yardım ediyordu ancak aklı hala arkadaşı Şükran’da idi. Nasıl olur da Mustafa Abi böyle bir şey yapar ve Şükran’ı bu kadar üzerdi. Şükran şimdiye kadar ailesi için canla başla çalışmış didinmişti, Mustafa o dükkanı açsın diye babasından kalan tüm birikimlerini bile Mustafa’ya vermişti. Şimdi ise Mustafa bu birikimleri köyden geldiğini söylediği bir akrabası ile bölüşmeye dünden razı idi. Olanların bu kadarla sınırlı kalmayacağı duygusunu içinden bir türlü atamıyordu Emine. Aklına hep daha kötüleri geliyordu.  

- Anne yemek hazır…. Çay ister misin? Diye soran Murat’ı duyunca daldığı düşüncelerinden sıyrıldı.  

 

Başak, kantinde çok zaman geçirdiğini fark etmediğinden eve biraz gecikmişti. Havalar halen karanlıktı, yaz gelse de biraz aydınlık günler görseler diye düşünüyordu. Bu saatlere kaldığında eve haber veremediği için endişeli oluyordu. Otobüsten indikten sonra hızlı adımlarla evin yolunu tutmuştu.  Köşeyi tam döndüğünde yoluna çıkan biri yüzünden durmak zorunda kaldı. Karşısındaki kişi kolunu çok sert bir şekilde yakalamış ve onu yolun kenarına çekmişti. Hafif bir çığlık atıp kim olduğuna baktığında Metin’i gördü.  Aslında bunun başına ne zaman geleceğini düşünmüyor değilid. Daha fazla Metin’den kaçamayacağını biliyordu. Ve sonunda da köşeye sıkışmıştı.

- Napıyorsun Metin sen ya, akşam akşam ödümü patlattın.

- Senin mi ödün patlayacak, patlamaz patlamaz, sen kimseden korkmazsın ki avukat hanım…

- Sabah akşam karşıma çıkıyorsun, düş yakamdan artık…

- Düş mü? ne biçim laflar bunlar böyle hiç yakışıyor mu senin gibi bir avukat hanıma…

-Ne bu avukat hanım aşağıya avukat hanım yukarıya… mesleğimi yeni mi fark ettin acaba Metin? Ayrıca artık peşimi bırak, bitti diyorum, anlamıyor musun bitti…

- Bitemez… neden bitemez çünkü senin bana borcun var.

- Borcum falan yok ödedim ben onu sana konu kapandı.

- Ödedin mi,  ne ile ödedin acaba Başak Hanım… Ödemedin ve de konu kapanmadı. Ben kapandı diyene kadar da kapanmayacak. İstersen bu konuyu ailenle konuşalım ne dersin?

- Ailemi bu işe karıştırmayacağını konuşmuştuk, söz vermiştin.

- O zaman başkaydı, şimdi başka.  O zaman benimle birlikteydin, şimdi ise beni terk ettin… hala aynı anlayışı benden nasıl beklersin?

- Ya Metin ne kötü bir adammışsın sen, bir kere yardım ettin hala burnumdan getiriyorsun.

-Getirmiyorum Başak, sadece evlenelim konu kapansın diyorum. Ama sen tutturmuşsun yok nazik değilsin yok çok kabasın artık seni sevmiyorum lafları falan bunlarla beni iyice deli ediyorsun bende böyle yollar falan kesmeye başlıyorum. Bak kızım bu sana son uyarım ya benimle evlenirsin ya da gerçekten o borcu bana ödersin. Yoksa o kolyeyi nasıl çaldığını ailene tek tek anlatırım. Avukat kızlarının hırsız olduklarını bilmelerini istemezsin di mi? ya da mahallenin bununla çalkalanmasını?

- Çalmadım diyorum sana anlatamıyorum galiba. Sadece kullanmak için aldım geri verecektim.

- Kızcağız öyle demedi ama karakolda.

-Ben anlattım Metin her şeyi sana. Bir daha bir daha anlatmayacağım. Tamam aldım ama partide kullanıp geri yerine koyacaktım.  Kızın o sırada polis çağırıp arattıracağını nereden bilebilirdim.

- Bilmen lazım sen avukat olmaya çalışan ailesi tarafında dürüst ahlaklı yetiştirilmeye çalışan  birisin. Ailen duysa bunu ne olur hiç düşündün mü?

- Evet düşündüm tabi. Sen söylemezsen kimse duymayacak ki…

- Benim söylemeyeceğimin garantisi benimle birlikte olman hatta benimle evlenmen idi. ama görüyorum ki sen yan çiziyorsun.

- Evet , çünkü seninle olmak istemiyorum. Artık o konu kapandı ve sana olan borcumu ödedim.

- Ödemedin onu saymıyorum ben.

- Ne demek saymıyorum bal gibi de sayacaksın. Beni karakoldan kurtarmanın karşılığında seninle geçirdiğimiz geceyi ben hala unutmadım, sende unutmuş olamazsın.

- İşte bende tam o noktadayım, o geceyi unutmadım. ve devamı için de elimden gelen her şeyi yapacağım. Bunun evlilikle sonlanması için de ne gerekiyorsa yapacağım.

- Seninle evlenmeyeceğim Metin. O gece sana borcumu ödedim bitti.

- Bitmedi canım, bitmedi aşkım.

- Bana aşkım deme ben senin aşkın değilim.

- Öylesin, o gece kollarımda bana neler söylediğini unutmadım, sana da hatırlatayım istersen.

- Olayın şoku ile söylemişimdir, yoksa senden hoşlanmıyorum Metin, bana dokunmanı da sevmiyorum.

- Seveceksin. Başka çaren yok yoksa herkese bu durumu anlatacağım. Sana son 15 gün düşün taşın kararını ver. Bundan sonra ne yapacaksan bende ona göre ne yapacağıma bakacağım. Sonra ben öyle olsun istemedim, neden bu başıma geldi falan deme. Benim olacaklardan dolayı bir sorumluluk duymamı da bekleme. Sonuçta sen o kolyeyi çalmasaydın başımıza bunların hiçbiri gelmeyecekti. Karakoldan kurtulman için o kefaleti de baban değil ben ödedim unutma.

- Unutmuyorum, merak etme. Sana gerekirse işe girdiğimde o parayı geri öderim. Yeter ki evdekiler bir şey duymasın.

- Bende onu diyorum, sen bana bir şey ödeme, sadece benimle evlen o gece ki gibi güzel günlerimiz olsun konu da burada kapansın.

- Ben sana aşık değilim Metin o yüzden de evlenmek istemiyorum, beni kurtardın diye de karşılığını aldın şimdi artık yakamdan düş. Eve de geç kaldım bırak kolumu…

- Tamam öyle olsun. Şimdi git. Ama unutma 15 günün var. sonrasında neye karar verirsen onu yaşayacaksın. Ya güllük gülistanlık bir hayatın olacak ya da karanlık ve kasvetli… seçim senin sonuçta aydınlık günleri hepimiz özlüyoruz di mi?

Dedi ve Başak’ın kolunu sert bir şekilde bıraktı. Başak neye uğradığını anlamadan olduğu yerde sarsıldı. Kolunu ovuşturarak yola koyuldu ancak sersem gibiydi, Metin’i hiç böyle kararlı ve sinirli görmemişti. Gerçekten aklına koyduğunu yapacak gibi bir hali vardı. Yok canım Başak’ı severdi, öyle bir şey yapamazdı. Kimseye söyleyemezdi. Başak’ı komple kaybetmeyi göze alamazdı. Yapamazdı. Sonra bir an durdu ve

- Ya yaparsa…

Diye düşündü ve hızlı adımlarla evin yolunu tuttu.

 

On İkinci Bölümün Sonu

© 2018 by Arkası Yarın

bottom of page