top of page
  • Black Instagram Icon

Nisanı Beklerken 

Bölüm 5

Akşam saatinde evlerine dönen Osman ve Emine hiç konuşmadan yemeği hazırlıyorlardı. Sonuçta stresli ve gergin bir gün geçirmişlerdi. Konuyu bir şekilde halletmişlerdi ama halen akılları mahalleye yeni gelen anne ve oğuldaydı. Eve gelen Başak ve Murat’ın sofraya oturmaları ile sohbet başladı ve böylece ortam biraz sakinleşti.  

Aynı sakinlik maalesef Yorgancı Mustafa’ların evinde yoktu. Onların evinde daha telaşlı bir ortam vardı. Şükran zor bir gün geçirdiğinden gerginliğini herkese yansıtıyordu. Baş ağrısı yüzünden yemeği bile nasıl hazırladığını bilmiyordu. Ağrıyı hafifletmek için başına bağladığı yemenisi ile iyice kötü gözüküyordu. O sırada büyük oğulları Metin eve gelmişti. Küçük kız kardeşleri Eser'de koşarak gidip abisinin boynuna atlayıp,

 -Metin abim geldi.

 -Bak bakalım cebimde ne var?

 -Ayyy en sevdiğim çikolata dedi ve kocaman bir öpücük kondurup yanağına kucağından indi abisinin. Metin, masadaki  ev halkına bakarak;

 -Eee millet afiyet olsun, beklememişsiniz beni…

 -Bekleyemedik annenin başı ağrıyordu o yüzden hemen başladık, dedi babası.

 -Ne oldu ki anneme, ne oldu anne neden ağrıyor başın?

 -Bana sorma babana sor.

 -Ne diyorsun Şükran sen ya… Metin ile aramızı bozmaya çalışma. Yok bir şey oğlum. Bugün biraz hareketli bir gün geçti annen onu demek istiyor.

 -Ne hareketi evladım ne hareketi, resmen evimizin ortasına atom bombası düştü…

 -Deme! Ne oldu Allah aşkına adamı merakta bırakmayın anlatın, valla sinirleniyorum.

 -Baban kuma getirdi üzerime!!!

 -Nee ne kuması ne diyorsun anne sen?

 -Dedim bile basbayağı kuma.

 -Şükran rica edeceğim kuma diyerek Metin i de sinirlendirme, çocukta yanlış anlayacak.

 -Yalan mı Mustafa?

 -Yalan, külliyen yalan kadın bizden bir yardım istedi bizde yardım edeceğiz sonuçta dul bir kadın, yetimi de var bakmayalım, evimizi de mi açmayalım?

 -Yaa ne oluyor ne kuması ne yetimi biri bana anlatsın.

 -Evladım sen anneni dinleme. Bizim köyden uzak akrabamız olan Nigar Hala’nın yeğenlerinden Ayşe hanım kızımız kocası vefat edince oğlunu da alıp bize sığınmak istemiş. Haliyle de üst katı onlara açtık onlarda oraya yerleştiler. Şimdilik durum bu yani, amacımız dul kadına destek olmak. Annen sadece konuyu abartıyor ve çarpıtıyor. Annenin dediği gibi bir şey olabilir mi hiç, aklın alıyor mu?

 -Bu ne böyle, kocası ölüyor diye niye bize taşınsın ki… bize ne ondan… daha önce tanıyor muyduk, bence tanımıyorduk baksana adını bile yeni duydum ne dedin, Ayşe mi?

 -Oğlum bu da ne ki? kadını bir görsen bir fettan bir fettan anlatamam, valla mahallede adam kalmaz öyle diyeyim. Sadece evimin değil mahalledeki tüm erkeklerin aklını başlarından alacak bu zilli, annem söylemişti dersin.

 -Yok artık Şükran abartıyorsun kadın hakkında bu kadar atıp tutma. Kendi halinde biri işte, sadece biraz gösterişli.

 -Ne atıp tutacağım sonuçta sana nasıl sarılıp öptüğünü gördüm.

 -Öpmek? diye sordu Metin.

 -Yok öyle değil oğlum, evde kalmasına izin verdiğimiz için teşekkür etmek sebebi ile sarıldı, o sırada da öptü, hepsi bu.

 -Tabi tabi, öyle… ben gözümle gördüm nasıl öptüğünü.

 -Anne ne diyorsun sen ya… yüzyıl düşünsem böyle bir şey anlatacağınız aklıma gelmezdi

 -Gelmez tabi kimin aklına gelir?

 -Yapma hanım ya yeter ama kızıyorum artık.

 -Anladık kızıyorsun da baba, gelelim konunun çözümüne. Ne kadar kalacaklarmış burada, ne zaman döneceklermiş?

 -Dönmek? Nereye dönmek.

 -Nereye olacak memleketlerine, köylerine… işte nereden geldilerse oraya.  

 -Bir yere dönmeleri gerekmiyor, aile eş dost kalmamış durumda köylerinde, o yüzden haliyle burada sürekli kalacaklar, tabi sıkılıp da başka bir yere gitmek istemezlerse.

 -Haa yani başka yere giderlerse üzüleceksin öyle mi? diye sordu sinirli bir şekilde Şükran.

 -Ben onu mu dedim şimdi Şükran?

 -Onu dedin tabi… sıkılmayacaklarsa… eğlendir sen o zaman onları.

 -Yok baba sen beni anlamadın, ben gerçekten ne kadar kalacaklarını soruyorum. Sonuçta bu insanlar temelli gelmedi ya buraya?

 -Yok temelli geldiler, tüm eşyalarını da getirdiler, köye de dönmeyecekler artık.

 -Nasıl olur, anlamıyorum?

 -Öyle deme paraları pulları yok, kadın bu yaşında işe girmekten kirayı ödemekten bile bahsetti. Bakma aslında bu anlatılanlara tanıyınca sende seveceksin.

 -Sever sever eğer babasına benziyorsa bayağı sever hatta bağrına bile basar. Allahım sen aklımı koru yarabbim. Bu ikisi birlik olup beni öldürecekler resmen dedi Şükran. Tam sözünü bitirdiğinde kapıları yine ısrarla çalmaya başlamıştı. Metin kapıya yakın olduğu için kalkıp açtı. Karşısında esmer güzeli bir kadın ve genç bir delikanlı görünce önce kim olduklarını anlayamadı. Sonrasında kim olduklarını kavradı ve arkasını dönüp evdekilere bakış attı. Herkes ona bakıyordu ne yapacağını merak ediyorlardı. Metin tabi ki en sakin hali ile gelenleri içeriye buyur etti.

 -Şükran Abla, Mustafa Abi iyi akşamlar.

 -İyi akşamlar Ayşe hoş geldin.

 -Hoş bulduk Mustafa Abi.

 -Geç otur,  o elindekiler de ne öyle?

 -Bir şey değil, bugün hepinize çok yük oldum o yüzden kendimi affettireyim ve tatlı yiyip tatlı konuşalım diye kek yaptım getirdim.

 -Nasıl yaptın? Mutfakta ocak, fırın bağlandı mı ki!

 -Ben bağladım hepsini, hem Hüseyin'de yardım etti. Di mi aslan oğlum benim annesine yardım etti. Gel evladım seni Metin abin ile tanıştırayım. Metin abisi bu Hüseyin, sana bundan sonra abi desin olur mu?

Metin şaşkınlığını gizleyemedi. Bir annesine bir de babasına baktı. Ne olduğunu anlamaya çalışır bir hali vardı. Babası hemen devreye girerek durumu toparlamaya çalıştı.  

 -İlahi Ayşe kızım nasıl da Metin i tanıdın, herkese sürpriz oldu tanıman, bak Metin bile şaşırdı, dedi.  Sonuçta Metin’in adını nereden biliyordu bu kadın. Hani uzak akrabaları idi ve daha önce hiç karşılaşmamışlardı.

 -Yok Mustafa Abi ne sürprizi sonuçta aynı apartmanda yaşayacağız. Tanımamız lazım birbirimizi di mi ama?

Mustafa konuyu başka yöne çekmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Ayşe sazı eline almıştı. Kimsenin konuşmasına fırsat vermeden konuşuyordu.

 -Metin Abisi, acaba sen bu Hüseyin’e bir iş bulabilir misin? Mesela Hüseyin elektrikten falan anlar hep evde elektrik işlerini falan yapar, köyde de çağırırlardı böyle işler olduğunda ne dersin bir yer bulabilir misin? Sonuçta koca adam bir yerde çalışması lazım.

 -Ayşe hanım ben nereden bulayım ona bir iş. Kendisi arasın bence benim öyle bir çevrem yok.

 -Yaa ne hanımı Metin Abisi, bana Ayşe Abla de. Hem ben ablan olacak yaştayım şurada yaşım ne ki benim?

diyerek şuh bir kahkaha atınca ortam daha da bir gerildi. Şükran artık sinirle masadaki tabakları toplamaya başlamıştı. Konu değişsin diye çaba sarf ederken Mustafa oradan bir çıkış yaparak konuyu iyice çıkmaz bir yola soktu.

 -Aslında senin yanında bir iş verebilirsin Hüseyin’e… Ne dersin Metin, senin atölyenin elektrik işlerine bakabilir hem sana da yardımcı olmuş olur?

 -Baba ne diyorsun sen ya… ne alakası var benim atölye ile. Sonuçta benim atölye küçücük bir araba tamirhanesi.  Kaç kişilik yer ki, ancak biz para kazanıp ekmeğimizi çıkartıyoruz. Bir kişiye daha bakmaz orası.

 -Öyle deme Metin Abisi, Hüseyin’e çok para vermenize gerek yok haftalık 3-5 bir şey verseniz yeter benim oğlum kanaatkardır azla yetinir. Açgözlü değildir benim oğlum.

 -Tabi Metin, Ayşe Ablan haklı haftalık az bir şey verirsin hem arabalarda gelen elektrik sorunlarına da bakmış olursunuz. Birlikte belki daha çok iş çıkartırsınız hem.

 -Baba şimdi beni zorluyorsun, o dükkan bana ve Çetin’e ancak bakıyor, bir de bu kardeşi alırsak ne vereceğiz ki ona?

 -Bak ne doğru dedin? Kardeş diye. Doğru kardeş sayılırsınız siz. Ne yiyorsanız o da onu yer, siz ne uygun görürseniz onu verirsiniz, Hüseyin’im onu dert etmez.

 -Ayşe Abla iyi hoş söylüyorsun da bu dükkan sadece ikimize bakıyor. Üçüncü bir kişiye ekmek çıkmaz anlamıyorsunuz.

 -Tamam uzatma Metin, ben olacak diyorum, olacak o kadar. Sen para ayırıp da haftalığını veremezsen Hüseyin bana gelir ben veririm haftalığını, deyince şimdiye kadar konuşmayan Şükran elindeki tabakları masaya sertçe bırakarak

 -Ohh ne ala… bedava ev… ekstra iş… oldu bir de evlatlık alalım bu çocuğu olsun bitsin!

 -Ne diyorsun Şükran çok ayıp, sonuçta iş yapacaklar ve emeğinin karşılığını alacak.

 -Baba sen bilirsin, ancak bu atölye üçüncü bir boğazı besleyecek durumda değil, bana ve Çetin’e ancak yetiyor, ama diyorsun ki gerekirse ben veririm onun parasını o zaman öyle yapalım. Ancak bil ki bu işin pek tadı olmayacak benden söylemesi.

 

Beşinci Bölümün Sonu

© 2018 by Arkası Yarın

bottom of page